Yönetmen Gary Ross
Ülke ABD
''Erkekler her zaman fark edilir, kadın ise görmezden gelinir ve ilk kez, görmezden gelinmek istiyoruz.''
Ocean's 8 ''aksiyon,savaş,soygun gibi türlerin vazgeçilmez cinsiyeti erkeklerdir'' düşüncesini kadınlardan oluşan kadrosu ile sarsıyor.
Film hakkında konuşurken bahsedilmesi gereken en önemli konu profesyonel ve müthiş isimlerden oluşan kadronun sergilediği muhteşem oyunculuklar. Özellikle soğukkanlı suçlu Debbie Ocean’ın, rahat ve havalı soyguncu Lou ’nun ve Anne Hathaway’in canlandırdığı antipatikliğiyle adeta kendisinin de dalga geçtiği havalı şöhret Daphne Kluger’ın etkisinde kalmamak neredeyse imkânsız. Karakterleriyle ayrı ayrı güçlü bağlar kurmakta hiç de zorluk çekmediğimiz filmin, feminist yönünü besleyen takdir edebileceğimiz durumlarından bir tanesi de, her ne kadar bu noktada zaman zaman sallantılar yaşansa da, karakterlerimizin, tıpkı olması gerektiği gibi, akıllarında sadece yapılacak olan soygunun olması ve başarılı karakterlerin kadın olmaları ve feminenliklerinden çok, profesyonel yönlerine odaklanılıyor olması.
Filmin asıl problemi soygun planlarının çok fazla mükemmel ilerleyişi. Öyle ki zaman zaman planlarının aksine olaylar gelişse de bu daha kötü yapmak yerine normalden de iyi yapıyor. Karakterlerin işlerinin ehli olduklarını ve planın uzun zamandır tasarlandığını ele alacak olursak bu oldukça normal görünse de böylesine büyük bir soygunun bu kadar kusursuz ilerlemesi hikayenin inandırıcılık oranını zedelediğini söyleyebilirim.Bu yüzden Ocean's 8 'i ''tehlikesiz bir soygun hikayesi'' olarak tanımlayabilirim.
Serinin alışkanlıkları, her ne kadar yönetmen koltuğunda başarılı bir iş çıkaran Ross ile ilk kez başka birine yer verilmiş olsa da, bu filmde de devam ettiriliyor ve önceki filmlere Clooney’in arka planda yer alan çerçevelenmiş resmi gibi, çeşitli küçük ve şık yollarla birçok kez selam gönderiliyor. Bu şekilde filmin, bütün farklılıklarına rağmen, hâlâ seriye ait olduğu gerçeğinin bir kez daha altı çiziliyor.
Serinin dördüncü filmi, kadın-erkek rolleri açısından olması gerekeni yansıtsa da bu sefer de filmin dahil olduğu türün gereklerini tam anlamıyla karşılayamıyor ve hatta komedi türüne daha yakın duruyor. Ocean’s 8’te yer verilmesi beklenen, daha önce Ocean’s 11 filminde izlediğimiz Matt Damon’ın sahnesinin atılması ise, yönetmen Gary Ross tarafından ‘hikâyeyi beslemiyordu’ cümlesiyle gerekçelendirilse de Matt Damon’ın Hollywood’u sallayan Harvey Weinstein olaylarındaki şahibeli duruşu ile de ilişkilendiriliyor.
5/3
Filmin asıl problemi soygun planlarının çok fazla mükemmel ilerleyişi. Öyle ki zaman zaman planlarının aksine olaylar gelişse de bu daha kötü yapmak yerine normalden de iyi yapıyor. Karakterlerin işlerinin ehli olduklarını ve planın uzun zamandır tasarlandığını ele alacak olursak bu oldukça normal görünse de böylesine büyük bir soygunun bu kadar kusursuz ilerlemesi hikayenin inandırıcılık oranını zedelediğini söyleyebilirim.Bu yüzden Ocean's 8 'i ''tehlikesiz bir soygun hikayesi'' olarak tanımlayabilirim.
Serinin alışkanlıkları, her ne kadar yönetmen koltuğunda başarılı bir iş çıkaran Ross ile ilk kez başka birine yer verilmiş olsa da, bu filmde de devam ettiriliyor ve önceki filmlere Clooney’in arka planda yer alan çerçevelenmiş resmi gibi, çeşitli küçük ve şık yollarla birçok kez selam gönderiliyor. Bu şekilde filmin, bütün farklılıklarına rağmen, hâlâ seriye ait olduğu gerçeğinin bir kez daha altı çiziliyor.
Serinin dördüncü filmi, kadın-erkek rolleri açısından olması gerekeni yansıtsa da bu sefer de filmin dahil olduğu türün gereklerini tam anlamıyla karşılayamıyor ve hatta komedi türüne daha yakın duruyor. Ocean’s 8’te yer verilmesi beklenen, daha önce Ocean’s 11 filminde izlediğimiz Matt Damon’ın sahnesinin atılması ise, yönetmen Gary Ross tarafından ‘hikâyeyi beslemiyordu’ cümlesiyle gerekçelendirilse de Matt Damon’ın Hollywood’u sallayan Harvey Weinstein olaylarındaki şahibeli duruşu ile de ilişkilendiriliyor.
5/3
İyi Seyirler...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder